T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
TRABZON / ORTAHİSAR - İskenderpaşa Ortaokulu

Anne ve Babalara Temel Bilgiler

İLK GÜNLER ÇOK ÖNEMLİ

 Bir gömleğin ilk düğmesi nasıl iliklenirse diğerleri de öyle devam eder. Bu bağlamda okulun ilk günleri çok önemlidir. İyi başlamayan bir sezon öğrencinin kötü bir eğitim yılı geçirmesine neden olabilir. Özellikle sınavlara hazırlanan öğrenciler açısından bu durum büyük bir kayıptır. Öyleyse aileler sezon ortasında öğrencinin başarısızlığından şikâyet etmek ve sezon sonunda da beklemedikleri ya da arzu etmedikleri sonuçlarla karşılaşmak istemiyorlarsa ilk günlerde çok dikkatli olmalı, gerekli tedbirleri almakta acele etmelidirler.

Yeni sezona iyi bir hazırlık yapılması için öncelikle bir önceki yılın iyi değerlendirilmesi gerekir. Öğrenci bir önceki yıl bazı sorunlar yaşamışsa bu sorunların tekrarlanmaması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Öğrencinin okul, diğer öğrenciler, öğretmenler hakkındaki düşünceleri bu değerlendirmenin yapılmasında belirleyici önemdedir.

Öğrencinin iyi bir sezon geçirmesi adına yapılacak en önemli çalışmalardan bir diğeri de okul seçimidir. Öğrenci bir önceki yıl devam ettiği okuldan memnun değilse, uzmanlar da öğrencinin okul değiştirmesi gerektiği konunda fikir beyan ediyorlarsa öğrenciye uygun bir okul seçimi yapılmalıdır. Bu konuda iyi bir okul araştırılmalıdır. Okul seçiminden o okula giden öğrencilerin ve o öğrenci velilerinin görüşü alınabilir. Okulun bulunduğu çevre değerlendirilmelidir. Okulun sınavlardaki başarısı araştırılmalıdır. Öğretmenleri hakkında fikir sahibi olunmalıdır. Okulun akademik, sosyal ve sportif imkânları bilinmelidir. Sınıf mevcudu ortalaması dikkate alınmalıdır. Okulun eve yakınlığı da dikkat edilmesi gereken diğer hususlardan biridir.

Çocuklar kahvaltı etmeli

Çocuklar okula gitmek için çok erken saatlerde kalkıyor, uykusuzluk ve iştah eksikliği nedeniyle kahvaltı etmiyorlar. Uzmanlar kahvaltı eksikliğinin çocuğun sadece zihinsel gelişimini değil fiziksel gelişimini de etkileyeceğini belirtiyorlar. Gece boyunca aç kalan vücudun enerji ve besine ihtiyacı artar. Açlıktan dolayı kan şekeri düşer. Çocuk ve gençlerde öğün atlama sonucu yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı olarak zayıflık, şişmanlık, anemi, basit guatr ve diş çürükleri gibi sağlık sorunları ortaya çıkar.

Çocuklarımızı okula motive etmeliyiz

Öğrencinin başarılı bir sezon geçirmesi için isteklendirmenin sağlanmış olması gerekir. Bu süreçte öğrenciye ve öğretmene bazı görevler düştüğü gibi bu konuda velinin de sorumlulukları vardır. Uzun bir aradan sonra okula tekrar dönecek olan öğrencilerin okula ve derslere isteklendirilmesinde öğrencinin yaşına ve kişiliğine göre değişik etkinlikler yapmak gerekir. Öğrenciyi okula isteklendirebilmek için onun sosyal, duygusal ve akademik zekâsını, ilgi ve yeteneklerini göz önünde bulundurmalı, onu iyi tanımalıyız.

Onların anlattıklarını dikkatlice dinleyin:

Anne babaların bu konuda çocuğa yardımcı olabilmesi için çocuğu etkin şekilde dinlemesi; böylece ilgi, istek ve eğilimlerini belirlemesi, meraklarını anlaması gerekir. Bu şekilde aile çocuğu tanıyacak, ona daha doğru rehberlik yapabilecektir.

Niçin okula gittiğini bilmeli:

Çocuğu okula isteklendirebilmek için ailenin çocuğa okulun amacını anlatması gerekir. "Neden okula gidiyor, okulda gördüğü derslerin amacı nedir, niçin eğitim gereklidir, eğitimin kişiye ne gibi faydaları vardır?" sorularının cevaplarını çocuğun yaşına, ilgisine, isteğine, eğilimine göre cevaplaması gerekir.

Okul, hayatın antrenman sahasıdır. Nasıl futbolcular antrenman sahasında değişik hareketler yaparlar, teknik-taktik bilgiler alırlar; sonra da sahaya çıkıp bunları uygularlarsa öğrenci de hayatta okulda aldığı eğitim sayesinde yol almaya çalışır.

Bu dersleri niye görüyoruz ki!

Bazı öğrenciler okulda gördükleri bir kısım derslerin hiç işe yaramadığından yakınabilir. Futbolcular antrenmanlarda mekik, şınav çekerler. Ancak maç sırasında futbolcular bu hareketleri kullanmazlar. Gole giden bir futbolcu yere yatıp şınav-mekik çekmez. Ama futbolcunun sahada diri kalması, enerjisini uzun süre muhafaza etmesi bu hareketler sayesinde olmaktadır. Yani antrenmanda yapılan bazı hareketler aslında maç içinde aynen kullanılmaz ama o hareketlerin futbolcuya kazandırdığı donanım ve kazanımlar maç içinde çok işine yarar. İşte okuldaki bazı dersler de hayatta aynıyla işimize yaramayabilir; ancak her ders öğrenciye bir donanım kazandırır.

Çocuğun kabiliyetini nasıl geliştirebiliriz?

Öğrencinin, analiz-sentez yapabilmesini, zekâsının, düşünce yeteneğinin, problem çözme kabiliyetinin gelişmesini sağlayıcı teknikler vardı. Bütün bunlar da hayatta daha iyi noktalara gelebilmek, şu kâinat kitabını daha doğru okuyabilmek, hayatta üzerimize düşen sorumlulukları daha etkili şekilde yerine getirmek için çok gereklidir. Çocuğu okula motive etme konusunda sizler de değişik yöntemler geliştirebilirsiniz.

Ders çalışmaya nasıl motive edelim?

Çocuğu okula motive edebilmek için çocukla evde benzer bir programı uygulayabiliriz ilk başlarda. Örneğin o evde ders çalışırken biz de kitap, dergi, gazete, dergi okuyabiliriz. Sevmediği dersler varsa bunların nedenlerini araştırıp o dersler hakkında ona yardımcı olabilecek birileriyle onu tanıştırabiliriz. Sevdiği ve çalışkan arkadaşlarıyla evimizde birlikte ders çalışmalarını sağlayabiliriz. Bütün bunlar öğrenciyi okula ve derslere motive edebilmek için kullanılabilir.

Çalışma ortamını iyi düzenleyin:

Çalışma masasını, sıcaklıktan doğrudan etkilenecek yerlere (kalorifer, soba gibi ısıtıcılar) koymayın. Isınmak için odada katalitik gibi ısıtıcılar da kullanmayın. Çünkü bu ısıtıcılar, odadaki oksijeni kullandıkları için beynin verimli çalışmasını engeller.

Eşinize Kulak Verip Onu Yeterince Dinliyor musunuz?
Yetersiz dinleme zaman zaman en mutlu çiftlerin bile evliliğini zedeleyebilir. Özellikle kadınlar bu konuda daha hassastırlar. Çünkü dinleme becerisi sevginin önemli belirtisidir.

Eşinizi dinlerken aynı zamanda ona ne kadar değer verdiğinizi de gösteriyorsunuzdur. Dinlenildiğimizi hissettiğimizde hem mutlu olur hem de benliğimizi daha iyi hissederiz. Eşinizle iletişiminizde dinleme becerinizi geliştirdiğiniz oranda ilişkiniz daha sevgi dolu daha doyurucu olacaktır. Aranızdaki diğer paylaşımlar gibi dinleme de bir paylaşımdır. Günümüz evliliklerinde dinleme becerisinin azalması önemli bir problem olarak yerini korumaktadır. Büyük şehirlerin getirdiği karmaşa, gürültü, vakitsizlik, aşırı yorgunluk ve meşguliyet ne yazık ki evlilikleri böyle bir durumla yüz yüze bırakmıştır.

Yetersiz dinleme en mutlu çiftlerin bile evliliğini zedeler, özellikle kadınlar bu konuda aşırı hassastırlar. Dinlemeyi becerememenin en büyük zararı kendimizedir. Çünkü her ilişkinin nasıl hasar aldığına zamanla tanık oluruz. Dinleme becerisini kazanmaya gayret edelim.

Fizyolojik olarak dinleyebilme kapasitesi konuşma kapasitesinden daha fazladır. Yani istersek dinleyebiliriz.

İyi bir dinleyici, karşısındakini dinleyip motivasyonunu tutabilen kişidir.

Eşinizi dinlerken her şeyinizle kendisine odaklanın.

Eşiniz konuştuğu zaman televizyonu kapatabilir, yaptığınız işe ara verebilir ya da konuşmayı uygun bir vakte erteleyebilirsiniz.

Eşinizin cümlesini ağzına tıkamayın ya da hoşunuza gitmeyen cümlesi karşısında tam zıddı bir cümle ile karşılık vermeyin. Örneğin; "bundan sonra A kişisiyle daha az görüşmek istiyorum" diyen eşinize "peki istersen tüm akrabalarımızla görüşmeyelim" demek gibi.

Eşlerden biri düşüncesini tam olarak ifade etmeden sözü kesilirse çiftler arasında kırıcı bir durum yaşanır.

Eşinizi dinlerken önce sabır gösterin ki size ne söylemek istediğini, amacının ne olduğunu, doğruyu anlayabilesiniz.

Eşinizi dinlerken önce o andaki ihtiyacını anlamaya çalışın, çözüm mü bekliyor; yoksa sadece anlaşılmak mı istiyor? Eşlerden biri hiçbir şey beklemeden sadece problemini paylaşmak isteyebilir.

Eşinizin konuşma anındaki ihtiyacını doğru tespit edebilirseniz söylediklerini uygun bir temele oturtabilir ve daha kolay anlaşabilirsiniz. Unutmayın ki erkekler tartıştıkları problemi bir an önce çözüme ulaştırmak isterken kadınlar çözümden önce anlaşılmayı bekler.

Şiddeti Aile Toplantılarıyla Ortadan Kaldırın
Aile içi şiddetin aile üyelerinin ruh ve beden sağlığına getirdiği zararlar defalarca ifade edilmesine rağmen kolaylıkla önü alınamayan bir problem.

Ders başarısızlıklarının büyük bir kısmında sağlıksız aile içi iletişimin etkili olduğu bir gerçek ve bu sağlıksız aile içi iletişimde şiddet en önemli stres kaynaklarındandır. Bütün stres çeşitleri gibi şiddet de kişinin biyokimyasının bozulmasına yol açıyor.

Babanın anneye, annenin babaya, babanın çocuklara, çocukların birbirine şiddet uyguladığı stresli ailelerin sayısı oldukça endişe verici. Şiddet uygulayan kişiler ikiye ayrılır. Birinci gruptakiler şiddeti normal görür ve şiddeti savunurlar. Sözümü dinlerlerse zarar görmezler şeklindeki despotça bir yaklaşımda bulunanların ahlaki bir sorunları olduğunu söyleyebiliriz. İkinci gruptakiler ise şiddeti kesinlikle kabul etmez, benimsemez; fakat bazı durumlarda şiddet uygulamaktan kendilerini alamazlar. Şiddetin en önemli nedenlerinden biri de öfkeyi kontrol altına alamamaktır. Bunda yanlış alışkanlıkların etkisi vardır.

Şuur kaybına yol açan akıl hastalıkları dışında hiçbir sebep şiddete mazeret olamaz. Bu durumda da yakınları ve diğer yetkililer kişinin kontrol altına alınmasını sağlamak zorundadır. Kişi kendisini kontrol edemediğini düşünüyorsa mutlaka tıbbi tedavi ve psikolojik destek görmelidir. Bazı organik hastalıklar, aşırı zorlanmalar, yorgunluklar, ailede çok sayıda kişinin bir arada yaşamasına bağlı iletişim sorunları ve aile dışındaki müdahaleler ile aile ortamının gerilmesi gibi nedenler kişilerde saklı bulunan şiddet duygusunu tetikleyebilir. Bunu önlemek için sebepleri ortadan kaldırmak gerekir.

Siz, eşiniz ya da çocuklarınız zaman zaman hafif şekilde de olsa şiddete başvuruyorsanız problemi sık sık ele alarak iletişim şekillerinizi gözden geçirin. Hatayı hep karşınızda aramak yerine önce kendi hatalarınızı görmeye çalışın. Aile içinde istenmeyen bir gerilim yaşanmış ve bunun sonucunda sözel veya fiziksel bir şiddet ortaya çıkmışsa olay olduktan birkaç saat veya 1 gün geçip sükunet hasıl olunca konuyu tekrar gündeme getirin. Kendinizin bazı davranışlarınızın yanlış olduğunu düşünüyorsanız konuşmaya bunu ifade ederek başlayabilirsiniz. Ailedeki herkes kendisine düşen hata payını kabul eder ve hangi davranışları yapsaydı karşı tarafı kızdırmayacaktı veya hangi davranışlardan kaçınsaydı ortam gerilmeyecekti, bunu ifade ederse benzeri bir durumla karşılaşınca aynı hatayı yapma ihtimali azalır. Öfke kontrolünü sağlama da çeşitli durumlarla karşılaştıkça geliştirilen bir davranıştır. Bu sebeple çocukların öfke kontrolü üzerinde de dikkatle durulmalı, onların şiddete başvurmaları önlenmeli, başvurdukları takdirde üzerinde konuşarak tekrarı engellenmelidir. Bir gerilim yaşandıktan bir süre sonra konuşurken siz nelere üzüldünüz, sizi ne kızdırdı, bunu iyi ifade edin. Yine eşinizin ve çocuklarınızın kendi duygularını iyi ifade etmelerine yardımcı olun. Önemli olan hatalardan ders çıkarmayı sağlamaktır. Kızgınlığa yol açan davranış ne olursa olsun bunun şiddet için mazeret olmadığını kabul etmek, şiddeti önlemek için en etkili adımdır.

Anne, baba, çocuk arasında diyalog nasıl olmalı?

Ablasına vuran ve bu sebeple azar işiten bir çocuğun daha sonra davranışını ve sonuçlarını daha iyi anlaması için şu şekilde duygularını anlatmasına yardımcı olabilirsiniz:

Alışverişten dönerken olan üzücü tartışma hakkında konuşalım. Hepimizin ağzının tadı bozuldu.

Ablam benimle alay etti.

Aslında alay etmek istemedim. Sadece şaka yaptım.

Şakanın ölçüsü demek ki kaçtı, o anda çok da acıkmıştın, seninle şaka yapılmasaydı belki de o kadar öfkelenmeyecektin.

Kendimi kontrol etmem gerekiyordu, çok üzgünüm...

Ben de vurmamalıydım, babacığım.

Ben de bağırmamalıydım, şeklindeki bir konuşma benzer bir durumla karşılaşıldığında iki kardeşin ve anne babanın kendilerini daha iyi kontrol etmesine zemin sağlayacaktır.

Yazar : Farika Teymur Artır

    1Milli Eğitim Bakanlığı koordinasyonunda ve UNICEF teknik  desteği ile yürütülen Önce Çocuklar Projesi kapsamında, çocuk ve ebeveyn ilişkilerini güçlendirmek, ebeveynlerin aile içi iletişim becerilerini güçlendirmelerine destek olmak ve geleceği daha sağlıklı bir şekilde planlayabilmelerine yardımcı olmak amaçlarıyla "7-19 Yaş Aile Eğitimi Programı" geliştirilmiştir. Bu çerçevede, ilki 2010 ilkbahar döneminde verilmiştir. İkincisi ise 4 Nisan 2011 tarihinde başladı ve halen devam etmektedir. Program sabah ve öğle olarak iki grupta verilmektedir. Her bir grup haftada 3 saat, toplam 8 hafta ve 8 oturumdan oluşmaktadır. Programlar okulumuz Uzman Rehber Öğretmeni Asiye EKEN ve Rehber Öğretmen Atakan IŞIKLI tarafından yürütülmektedir.

Programımıza gönüllü katılan tüm velilerimize TEŞEKKÜR ederiz.

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 03.12.2012 - Güncelleme: 17.09.2020 23:41 - Görüntülenme: 1556
  Beğen | 0  kişi beğendi